23 Nisan 2014 Çarşamba

“Türkiye Yunanlıları memnuniyetle karşılıyor

Atina'nın manzarası yüksekten her zaman çok hoştur, özellikle de Egina Adası'nın bile göründüğü gökyüzünün açık ve güneşli olduğu bir günde. Bu panoramanın tadının çıkarılacağı eşsiz yer, Sintagma Meydanı'nda bulunan Grande Bretagne Oteli'nin bahçeli terasıdır. Atina'da akredite olmuş yabancı bir Büyükelçinin, özellikle de Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Kerim Uras'ın yemeğe davet edileceği ideal restorandır. Randevumuz saat 12:30 için programlanmıştı. Bu saatte, sıkışık trafiği ve gösterileriyle Sintagma Meydanı’nın gürültüsünden bin mil uzaklıktaki beş yıldızlı otelde güzel bir serinlik ve sakinlik hakimdir. Maalesef bu saatte 8’inci katın restoranı kapalı, sonuçta görüşme saatini yanlış ayarlamış olduğumu düşünüyorum. Kapının önünde duruyorum ve konuğumun gecikeceğini umarak onu bekliyorum. Birkaç dakika sonra şef garson bana acıdı ve içeri girmeme izin verdi. Bu arada yüzünde bir gülümsemeyle Kerim Uras geldi. Benden dışarıda güneşte oturmamızı istedi ve ona Akropol manzaralı yeri verdim. “Atina’da birini konuk ettiğim her sefer onu bu restorana getiriyor ve her zaman bu muhteşem manzaralı yerde iyi manzarayı misafire vererek oturtuyorum. Bir kez olsun bu manzaranın keyfini çıkaracağım için memnunum” dedi gülerek.

Parthenon’un manzarası ona, insana antik bir şehrin temelleri üzerine modern bir şehir inşa etmeye bir davet oluşturduğunu hatırlatmaktadır: “İstanbul sürekli modernleşen bir şehirdir. Şimdi Boğaz’ın altından geçen ve Japonlar tarafından inşa edilmiş bir metro hattına da sahiptir. İnanılmaz derecede etkileyicidir. İnşası iki yıl altı ay gecikti, ancak bunun nedeni arkeolojik hazinelerin keşfedilmesinden kaynaklandı. Çalışanlar kazılara başladıklarında çok büyük bir liman buldular. Çok ilginç.”

Kerim Uras vatanını ne kadar seviyorsa, bir o kadar da Yunanistan’a bayıldığını açıkça itiraf ediyor. “Eşimin ve benim Bodrum'da bir yazlığımız var, tatil için oraya gidiyoruz, fakat bu sene Yunan Adalarını ziyaret etmek istiyoruz.” Atina'daki tüm diplomatlar arasında Türk Büyükelçisi ve eşinin her yerde hazır bulunduklarını ve kendilerini ağırlayan ülkeyi tanımaya istekli olduklarını söylememiz gerekir. Kerim Uras her hareketinde mükemmel bir diplomasi duyusuna sahip. Gerçekten de hayatında her şey onu kordiplomatikte bir kariyere yöneltiyordu. Babası Müsteşardı, fakat annesini Brüksel’de tanıyıp ona aşık olduğunda mesleği terk etmek zorunda kaldı; çünkü annesi İngiliz’di. Mesleğiyle ilişkisini kesmemek için ilk İngilizce haber bültenini oluşturdu. Sözkonusu bültende, Türkiye'deki yabancı elçilikler için Türk basınını çeviriyordu. Uluslararası ilişkilerdeki eğitiminden sonra, Kerim Uras’ın Büyükelçi olacağı hususunda hiçbir şüphesi yoktu. Dahası, Hollanda'da hukuk okuyan en büyük oğlu, en kısa zamanda aynı yolu izleyebilir. “Lefkoşa ve Londra Büyükelçiliklerimize, New York’taki Daimi Temsilciliğimize atandım, fakat itiraf ederim ki Yunanistan hoşuma gidiyor. Bu ideal bir post, burada hayat hoş. Yunanlılarla birçok ortak noktamız var ve Yunanlılar bunu biliyor. Örneğin Yunan televizyonunda 7 veya 8 Türk dizisi var, her gece Yunanistan'daki bütün evlerde gösteriliyor ve insanlar aile hayatının, duyguların, beslenme alışkanlıklarının, yani her şeyin aynı olduğunu görüyorlar. Bunlar en iyi temsilcileri oluşturuyor. Türkler de aynı şeyi hissediyorlar, özellikle adalar başta olmak üzere Yunanistan'a ilgi duyuyorlar.”


Tatillerle ilgili bu konuşma, restoranın mutfağının açılışına kadar beklememize imkan verdi. Genç bir adam geldi ve bize menüyü getirdi. Büyükelçi menüye kısaca bir göz attı ve sebzeli fangri olan günün menüsünü almaya karar verdi, ayrıca bir salatayı paylaşmamızı önerdi. Sipariş verildikten sonra, fikirler silsilesine yeniden döndü. “Türkiye bütün Yunanlıları tüm alanlarda kabul eden bir ülkedir. Türk Hava Yolları’nın uçaklarını kullanan 100 Yunanlı pilotumuz, üniversitelerimizde yüzlerce öğretim üyemiz ve arkeoloğumuz var. Şimdi, Türkiye’de gelip çalışmaları için doktorları ve hastabakıcıları cesaretlendiriyoruz. Yunanistan’da 7.000 doktor fazlası var, bizimse yaklaşık 20.000 doktor açığımız. Dolayısıyla Yunanistan’ın sunacağı ne varsa bünyemize katabiliriz.”

Ülkem Yunan ihracatlarının başta gelen alıcısıdır.

Ana yemekler servis ediliyor. Salata ve dilim ekmekten sonra, üzeri ince bir kat zeytinyağıyla kaplı balığının tadını çıkartıyor. Yunan ürünleri hakkındaki hevesini gizlemiyor. “Geçen yıldan itibaren Türkiye, Yunan ihracatlarının başta gelen alıcısıdır. Almanya ve İtalya’yı bile geçtik. Bu bizim için önemlidir ve krizde olan Yunanistan’a bir çeşit destek teşkil ettiğine inanıyoruz. Daha somut olarak, Yunanlıların her ürettiğini satın alıyoruz, özellikle petrol türevi yağ, kimyasal ürün, pamuk ve deri. Bizim ihtiyacımızı karşılayacak kadar miktar üretme imkanımız yok, böylece Yunanistan’dan iyi fiyata tedarik ediyoruz”.

Türkiye’nin Yunanistan’a ihracatı aynı düzeyde rağbet görmüyor, fakat Büyükelçi bu konuda bir anlaşmazlık yaratmak istemiyor. Durumu, satın almadaki güç yetersizliğini, insanların güvensizliğini ve özellikle önemli seviyede olan Avrupa Birliği üye ülkeleri arasındaki rekabeti anladığını söylüyor. “Ancak çok şey vaat eden bir taraf da mevcut, yatırımlar. Türkiye’deki Yunan yatırımları yaklaşık 6 milyar Avro, yaklaşık 600 adet Yunan şirketi var, en önemli yatırım ise şüphesiz Ulusal Banka’nın (Ethniki Bank) Finansbank aracılığıyla olan yatırımıdır. Ülkenize olan yatırımlarımız ise 40 veya 50 milyon avro, çok değiller. Bu rakam Astir Palace holdinginin satın alınmasına katılmamızla artmış olabilir, ancak bu özelleştirme henüz tamamlanmış değil; otel aynı yönetim altında, fakat şimdi bu Yunan makamlarına bağlı.” Yunanistan’daki bürokrasi hakkında konuşurken yüzünde hoşnutsuzlukla mahir bir gülümseme çiziliyor.

Kerim Uras için bu durum büyük derecede bir engel teşkil ediyor. “AB üyesi devletlerden gelmeyen yatırımcılar için hayat daha da zor hale geliyor, çünkü bir komisyondan geçmek zorundalar. Bir sınır bölgesine yatırım yapmak istediklerinde bu oluyor ve komisyonlar ekonomik ilerleme zihniyetiyle faaliyet göstermiyorlar, böylece prosedürler zaman kaybettirici oluyor. Karar alan kişilerin ekonomik faydalara gerekli önemi vermedikleri izlenimine sahibim.” Bu noktada duruyor, çatalını bırakıyor ve son cümlesini vurgulamak için gözlüklerini alnına kaldırıyor. “Örneğin, Yunanistan Türkiye’ye yakın bölgelerdeki yerel havaalanı ve marinaları satış için tahsis ediyor. TAV gibi Paris Havaalanıyla işbirliği yapan çok önemli şirketler ilgi gösterdiler. Hepsi, ama hepsi reddedildi. Yunanistan’ın ilerleyebilmesi için durumlara daha liberal bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bunula birlikte, Korfu veya Flisvos Marinalarının da dahil olduğu, Doğuş Grubu’nun satın almış bulunduğu altı adet marinada her şey düzgün ilerliyor. Hiçbir şey değişmiş değil. Ne personel alımındaki prosedürler ne de idareyle ilgili olanlar… Oysa daha fazla para kazandırabilirlerdi. Yazık…”

Havayı hafifletmek için kendisine, Yunanistan ve Türkiye’de gelişen turizmi soruyorum. Yüz ifadesi değişiyor. Türkiye’nin geçen yıl 32 milyon turist ağırladığı ve sağlık, kültür, konferans veya kış sporları gibi uzmanlaşmış turizm alanlarını geliştirmek için yatırım yaptığı kayda değerdir. “Uluslararası turizm varışlarında Türkiye Dünyada altıncı sırada bulunuyor, çok şey yapmalıyız. İstanbul da iki havaalanıyla büyük bir kilit nokta teşkil ediyor, Türk Hava Yolları’nın da Çin, Brezilya ve Avustralya gibi uzak yerlere günde iki uçuşu var. Bu turistler Türkiye’ye kadar geldiklerinde Yunanistan’a da gitmeyi arzuluyorlar. En pahalı maliyet yolculuktur. Yunanistan’la işbirliği içinde “1 yolculuk – 2 istikamet” denilen şeyi geliştirmek istiyoruz, fakat önümüzde daha çok iş var. İlerleme kaydedilmiştir, geçen sene 1.000.000 Türk turist Yunanistan’ı ziyaret etti, yani ortak çalışmaya devam etmeliyiz”. Böylece şüphesiz 2014 yılı çok şey vaat eden bir yaz öngörüyor.

Diplomasi, sirtaki, depremler ve gastronomi

Bu dönemde ülkesini sarsan sorunları, yani 15 yaşındaki bir çocuğun bir polis yüzünden hayatını kaybetmesinden sonra yapılan gösterileri, politik-ekonomik skandalları, Twitter’in, Youtube’un yasaklanmasını ve 30 Mart seçimleri gibi konulara değinmeden edemezdim. Tabii ki sözkonusu olan belediye seçimleridir, ancak bazı analistler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dayanma gücü için bir testten bahsetmektedirler. Kerim Uras soğukkanlılığını koruyor. İyi bir diplomat olarak ülkesinin iç durumu hakkında konuşmak istemediğini açıklıyor, zaten Yunan makamları durumla ilgili daha fazla ayrıntı talep etmemektedirler. “Yunanistan Türkiye'yi ve Türkiye Yunanistan'ı izlemektedir, iki ülke birbirini iyi tanımaktadır”. Ve olaylarla ilgili de “Türkiye’deki durumla ilgili televizyonda her gösterileni abartmamalısınız” diyor.

Elbette, iki ülke arasındaki yapıcı bir faaliyetler politikası uygulaması herkes tarafından beğenilmektedir. Örneğin 1996'da, Türkiye ve Yunanistan'dan diplomatlar o zamanki Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ve Türk meslektaşı İsmail Cem arasındaki atmosferi olumlu yorumlamışlardı. "Ve biz de bunu 'sirtaki diplomasisi' olarak adlandırmıştık, iki Bakan birlikte dans ettikleri için kamuoyuna o şekilde yerleşmişti. Bu önemli bir şeydi, ancak sadece bu kadarla kalmıyor.  Sonra, her iki ülkenin de birbirine yardım ettiği 1999 yılındaki "depremler diplomasisi" takip etti. Aslında bir diplomasi teşkil etmese de, iki halk arasında ve elbette diplomatların arasında birbirlerine karşı olan sempatiyi gösterdi, ve bunun sonucunda "iki ülke bu yardım adına pankart yükseltti". Günümüzde toplumlar değişmektedir ve Kerim Uras iki ülkenin potansiyellerine ve gastronomi gibi ortak noktalarına inanmaktadır. "Mutfaktaki hazırlıklarımızın kilit noktası sabır ve zamandır. Bu sunduğumuz tabaklarımızı daha özel ve daha iyi yapmaktadır". Burada belki de bir siyasî mesaj bulunmaktadır, sosyal medya araçlarının bilgi aleyhine öne çıktığı bir dönemde, bu bir diplomatın rolünün özellikle gerekli olduğunu bugün bile anımsattığı bir durumdur.

Görüşme

Grande Bretagne Oteli'nin bahçeli terasında randevulaştık. Büyükelçi, paylaştığımız bir salatayla birlikte bir porsiyon sebzeli fangri ısmarladı ve sonunda bir kahve içti. Ben arabiata soslu makarna yedim. Her ikimiz de su içtik. Hesap 79 Avro geldi.

Dönüm noktaları:

1963: Türkiye'nin başkenti Ankara'da doğar.
1985: Uluslararası ilişkilerdeki eğitimini tamamladıktan sonra, Dışişleri Bakanlığında göreve başlar.
1992-1995: Büyükelçilikte 2. Katip ve daha sonra Başkatip olur.
1997-2001: Türkiye'nin Londra Büyükelçiliği'nde Başkatip ve daha sonra Büyükelçilik Müsteşarı.
2003-2007: Birleşmiş Milletler Nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliğinde Müsteşar ve akabinde Daimi Temsilci Yardımcısı
2010: Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi olarak atandı, ancak Mavi Marmara gemisi olayı yüzünden göreve başlamadı.

2011'den beri: T.C. Atina Büyükelçisi”